30 Kasım 2011 Çarşamba

REZİDANSLARDA "YENİ" ve "SEÇKİN" YAŞAM ALANLARI


‘’Yaşam mimarları’’ , hayalini kurduğunuz yaşam biçimiyle ilgili beklentilerinizi daha da yükseklere taşıyor…


Zeynep Ece Güler

Konut; insanoğlunun en net ve bilinçli bir tavırla Neolitik dönemle birlikte üretimine başladığı; barınma, ikamet etme ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunma gibi fiziksel ihtiyaçlarla beraber sosyal, kültürel ve duygusal ihtiyaçları da karşılayan; doğumdan ölüme kadar insan hayatının özel anlarının neredeyse tümünün içerisinde yaşandığı maddi bir alandır. İnsanda konut algısının temeli aidiyet duygusuna dayanır. Bir topluluğa,bir ‘yer’ e aidiyet insanın temel ihtiyaçlarındandır ve toplumsal davranışlar üzerinde doğrudan etkilidir.

Kapitalist sistemin kentlerde yarattığı aşırı nüfus, yüksek yapılaşma, doğadan ve toplum bilincinden kopuk yaşam pratiklerinin ardından, aidiyet duygusunun ve yaşanabilir bir konut çevresinin yaratılması, topluluk duygusunun sağlanması önemli bir eksiklik haline gelmiştir. Toplumsal etkileşimin en önemli aracı olan mekânın, yani yaşam çevresinin, modernizm sonrası kentlerinde insan ölçeğinden kopmuş, işlevsel çeşitlilikten yoksun, tek tip, dış mekânın toplumsal etkileşimi güçlendirici rolünü yitirdiğini görmekteyiz.

Modernizm ile başlayan ve çok sayıda konut üretimi ile ortaya çıkan anonim kullanıcı için tasarlanan konutlar tüm dünyada sokakların ve evlerin birbirine benzediği, monoton ve tekdüze bir yerleşim ortamı yaratmıştır. Bir süre sonra bu yoğun, tekdüze ve modern dünyanın “çağdaş hapishaneleri” olarak nitelendirilen konutları, yarattıkları çevreleriyle birlikte sorgulanmaya başlamıştır. İnsanlar arası ilişkilerin gelişebileceği bir sosyal çevrenin oluşturulması, geçmişte komşuluk ilişkilerini güçlendiren avlu, bahçe ve sokak gibi mekânların tasarımlara aktarılması, yöresel, iklimsel ve kültürel farkların tasarımlarda ön plana çıkarılması, fiziksel çevre standartlarının arttırılması ve sosyal donatı alanlarındaki eksikliklerin giderilmesi gibi birçok konu geleneksel yaşam biçiminde var olan değerleri hatırlatmaktadır. Bu bağlamda konut alanları, kentin diğer kullanımları, ticaret alanları, rekreatif alanlar, kamusal meydanlar ve ulaşım ağıyla temas eden nitelikte olmalıdır. Geleneksel konut mimarisine bakıldığında katı bir iç mekân-dış mekân ayrımı görülmemekte, iç ve dış mekân arasında yarı açık mekânlarla bir geçiş sağlandığı görülmektedir. Ancak modern kentin yapılarında bu durum değişime uğramış iç ve dış mekândaki doğrudan geçişler mekânın çeşitliliğini azaltmıştır.

Konutlarda nitelik kavramı üzerine çalışma yapan araştırmacılar, geleneksel yaşam biçimini yansıtan konut imgelerinin insanların geçmişle bağ kurmaları açısından önemli olduğu görüşünde birleşmektedir. Bu bağın kurulmasında insanın yaşadığı çevreyle olan etkileşimi ve bu etkileşimi zihninde saklayıp, yeniden anımsama ve geri çağırma yeteneğinin önemi ortaya çıkmaktadır. ‘Ev’ kavramı Webster (1984) sözlüğünde şu şekilde tanımlanmaktadır:

• Bireyin yaşadığı mekân,

• Bireyin yaşadığı fiziksel strüktür,

• Ailenin veya sosyal birimin ikamet ettiği yer,

• Güvenlilik ve mutluluk sağlayan bir çevre,

• Sığınılan, değerli yer.

Bireyin eviyle kurduğu ilişkide oluşturduğu mekânsal belleği karışık bir yapıyı içerir. Dovey (1985), evin anlamının tek bir kavramla tanımlanamayacağını ve evin elle tutulamaz kavramlardan oluştuğunu ifade eder. Ev kişi ile yaşamı arasında, mekândaki deneyime anlam, bütünlük ve düzen getiren ilişkiler bütünüdür ve bireylere, yaşanılan yere, geçmişe ve geleceğe bağlı olma özelliklerine sahiptir. Rezidans kültüründe ise evden çok otel işletmeciliği mantığıyla hizmet verilen, dolayısıyla evinizle birebir bağ kurmadığınız, evin sorumluluğunu almak yerine hayatınızı kolaylaştıran bir araç olarak gördüğünüz bir mekân algısı görülmektedir.

Bachelard (1969)’a göre evimiz ilk evrenimiz, Malouf (1986)’a göre ilk evlerimiz, ilk deneyimlerimizdir. Kişi, mekânla ilgili ilk deneyimini daha sonraki yaşamına taşır. Ev kavramının farklı boyutları vardır ve pek çok araştırmaya konu olmuştur. Evin çok yönlü anlamlarını içeren çalışmalara bakıldığında kişinin yaşadığı evini belleğine kodlayacak birçok özellik ve ölçütler ortaya çıkmaktadır. Kişinin eviyle oluşturduğu olumlu ve olumsuz deneyimlerinin belleğe kodlandığını, bu kodlamaların bellekte yer ettiğini ve belli bir zaman diliminde bellekten geri çağrılabildiğini ortaya koyulmuştur. Ülkemizde son yıllarda ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerle ortaya çıkan konut uygulamalarında, farklı yerel, kültürel ve iklim değerlerine sahip bölgelerde yapılan konutların nitelikli hatırlanabilecek çok az bileşenin olacağı düşüncesi kaygı uyandırmaktadır. Yerel mimarinin anılarda yer alan mekânsal zenginliğinin tasarımlara aktarılmasını, kaliteli ve nitelikli çevrelerin yaratılmasında öncü değerlerden biri olarak kabul edilmesini sağlamak gerekmektedir.

1980’li yıllarda ağırlığını iyice hissettirmiş olan küreselleşme ile birlikte dünyanın önemli kentleri küresel pazarda adeta yarışır hale gelmiştir. Sermaye, mimarlığı diğer bütün pazarlardan farksız kabul ederek, mimarlığın daha fonksiyonelini, daha donanımlısını, daha albenilisini, daha sağlamını, daha konforlusunu, buna karşın daha çabuk tüketilenini, daha çabuk vazgeçilenini, yenilenenini, ya da daha rekabetçisini üretmektedir. Friedmann’a göre dünya kenti uluslararası sermayenin yoğunlaştığı ve birikiminin gerçekleştiği kentlerdir. Sassen dünya kentlerini sadece kontrol ve yönetim merkezleri olarak değil, aynı zamanda ticaret ve hizmet sektörü ile finans yeniliklerinin üretiminin de gerçekleştiği mekânlar olarak tanımlamaktadır.

Günümüze özgü konut tipolojisinin önemli örneklerinden biri olarak rezidanslar bu kapsamda değerlendirilebilir. Rezidanslar kimine göre yeni yaşam biçiminin, kimine göre ise sermayenin yeni tüketim nesneleri olarak kavramsal anlamda önemli bir terminoloji; mekânsal anlamda ise önemli bir konut tipolojisi olarak ortaya konabilir. Ancak bunların yanı sıra rezidans kavramı orta-düşük gelir seviyesindeki sınıfın oturduğu ‘ev’lerden ziyade, yüksek gelir seviyesindeki sınıfın ‘yaşam tarzı’nı tarifleyen, hatta zaman zaman kendi başına sosyal bir sınıf tarifi yapan bir sözcük haline geldiğini söylemek mümkündür. Tüketim kültürü içerisinde üst orta sınıfın modern bireyi, kendi bireyselliğini ve üslup anlayışını yani yaşam tarzını sadece elbiseleri ile değil, evi, mobilyaları, dekorasyonu, otomobili ve diğer faaliyetleri ile de sunmaktadır. Tüketim, basitçe maddi ihtiyaçların karşılanmasına hizmet etmenin ötesinde, kültürel bir eylem içeriği kazanmaktadır. Rezidansların pazarlanması sırasında da kullanılan söylem, idealdeki evi tarif ederken evin fiziki özelliklerinden çok rezidansların sosyolojik kazanımları üzerine kurgulanmakta ve bu kapsamda rezidansları bir kimlik ve tüketim nesnesi olarak görülmekte, bir yaşam biçimi pazarlanmaktadır.

Yaşam mimarı Ağaoğlu, hayalini kurduğunuz yaşam biçimiyle ilgili beklentilerinizi daha da yükseklere taşıyor

‘Hayatın her alanında yüksekte olmayı başaranlar için yeni bir dünyanın kapılarını aralıyor.’

‘Golf sporu artık ulaşılamayacak bir ayrıcalık değil’

‘Dumankaya Modern,mimarisiyle,sanata yaklaşımıyla,çevre düzeni ve peyzajıyla,ışık tasarımıyla,sosyal zenginlikleriyle gündelik hayata bambaşka bir boyut getiren bir proje…’

‘Seçkin bir proje…’ Via Port Houses and Suites

‘Sadece Bir Konut Projesi Deil Gerçek Bir Yaşam Merkezi’ Fi Yaka Esenşehir

‘Adapark ayrıcalıklı bir yaşam sunuyor.’ Suryapı Adapark

Bu bağlamda belki de bir konut projesinin, sunduğu yaşam biçimini, nasıl pazarladığını bir reklam fotoğrafı üzerinden incelemek doğru olacaktır.

Reklam anlatısında yer alan kişi, reklamla eş zamanlı çekilen bir televizyon dizisinde, bir saray kadını,’valide sultan’dır. Saray yaşamının ihtişamına göndermede bulunan ,“Herşey muhteşem olacak” sloganını tamamlayıcı bir pozisyondadır. Kişi, bakımlı oluşuyla dikkat çekmektedir. Kişinin giydiği elbise iddiayı, ciddi duruşu ,saçlarının toplu olması ve ellerinin konumu asalet hissini dolayısıyla ayrıcalığı çağrıştırmaktadır.

Anlatıda söylem diğer görsel unsurlarla birlikte belirleyici ve bütünleyici bir özellik göstermektedir. Kullanılan görsel malzemelerin anlamlandırılmasında önemli bir işlev gören reklamın söyleminde ilk vurgu “Herşey muhteşem olacak” sloganıyla yapılmaktadır. Bu slogan, beyaz renkte sunulmuş, yazı karakteriyle de vurgu pekiştirilmiştir. “Hisar Residence’larda muhteşem bir yaşam” ifadesi bir önceki sloganın devamı niteliğinde verilerek projenin de saray gibi bir yaşam sunduğu anlatılmak istenmiştir. Bu sloganın tamamı ele alındığında seçkinlik, ayrıcalık ve zenginlik kodunun simgelendiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte bu yazılı kodlar aracılığıyla özel olma durumu da sunulmaktadır.

Reklamlarda kullanılan renkler anlam üretim sürecinde önemli bir rol üstlenmektedir. Her rengin insan zihninde uyandırdığı duygu, his ve algılama özellikleri vardır. “Bu yüzden renk kodları başlı başına anlamlar ifade etmektedir” (Horzum, 2008: 55). Böylelikle reklamlarda renkler, verilmek istenilen mesajları destekler nitelikte seçilmektedir. Söz konusu reklamda ağırlıklı olarak kullanılanrenk; kırmızıdır. Kırmızı, gözün retina tabakasının hemen arkasında oluşur; bu nedenle rengi algılarken, sanki üstünüze doğru geldiğini hissedersiniz. İnsanların çabuk karar vermelerini sağlayan kırmızı renk, beklentilerini de arttırmaktadır. Uyarıcı bir renktir, dikkat çeker, iştah açıcıdır, tansiyonu yükseltir, heyecanlandırır, metabolizmayı hızlandırır; satış rengi olarak da bilinir. Bu nedenle de cafelerde, restoranlarda ve özellikle de gıda ambalajlarında sıkça kullanılır.

Reklamın hedef kitlesi cinsiyete göre kadınları hedef almaktadır.Reklamda geliştirilen söylemle saraylı olanların ayrıcalıklıkonumuna işaret edilmektedir. Bu yolla hedef kitlenin “ayrıcalıklı”, seçkin kişilerden oluştuğu izlenimi verilmektedir.İçerisinde bir anlatı barındıran her türlü göstergesel ve metinsel bildiriler anlam üretimini, oluşturduğu karşıtlıklar üzerinden kurmaktadır.

Seçkin -Avam

Zenginlik –Yoksulluk

Seçkinlik, böylelikle reklamda tanıtılan ürünün temel özelliği haline getirilmekte ve ürünün vaadine konu olmaktadır. Böylece reklamın tanıtımını yaptığı ürün ve ürettiği yaşam biçimi “seçkinliğin”, ‘’ayrıcalığın’’ diğerleri ise “avamlığın” simgesi olarak sunulmaktadır.

Türkiye’de 1980’li yıllardan itibaren kent merkezinin eski cazibesini yitirmesi, artan göç ile beraber nüfusun artması, suç oranlarının yükselmesi, hava kirliliği, özel oto sahipliği ile birlikte gürültü kirliliğinin ve kazaların artması, altyapı eksikliğinden doğan otopark sıkıntısından dolayı kent dışına banliyöleşen üst ve orta kesim, sadece kendileri gibi olanlarla bir arada yaşama eğilimine girmişlerdir. Üst-orta kesimin kendi sosyo-ekonomik kümelenmelerinin ilk biçimi olan kent içinde boş olan arazilerde kapalı komünler oluşturma biçimi, 2000’li yıllara gelindiğinde İstanbul ölçeğinde kentlerde çoktan işlemez olmuştur. Bunun tek nedeni olarak bu tür komünlerin işletme maliyetleri dolayısıyla, kent merkezine ters orantılı olarak büyük yapı adalarına ihtiyaçlarının olması, bu noktada merkezde bu tür büyük yapı adalarının sayılarının tüketilmiş olması gelmektedir. Kent dışı yerleşimlere bir alternatif olarak geliştirilen rezidanslar ve karma kullanımlı merkezler, kent merkezinde merkezi iş alanında ve yakın bölgelerinde, merkezden kopmak istemeyen kesim için konforlu ve güvenli bir yaşam alanı sunarlar. Banliyöleşme sonucu oluşan güvenlikli sitelerin “kentin dışında” olma durumu site sakinleri için bir dezavantaja dönüşmekte ve her gün evle iş arasında yaşanan trafik yoğunluğu pek çok site sakininin merkeze yakın semtlere, güvenlikli sitelerin düşey sirkülâsyonla sağlandığı çok katlı rezidanslara taşınmasına yol açmaktadır. “Rezidans” kavramı, modern çağ insanının hayatına işte tam bu noktadan giriyor. İçinde oturanlara , ‘’kaliteli hizmet, sosyal imkan ve güvenlik sağlayan, kendi kendine yetebilen teknolojik bir yapı olan rezidans doğaya duyarlı mimari tasarım anlayışı, yüksek güvenlik standartları, modern teknolojik donanımı, kaliteli resepsiyon hizmeti, 7/24 teknik ve ev servis hizmetlerinin yanı sıra butik alışveriş ve yaşam merkezi, sosyal aktivite alanları ile günlük yaşamın stresinden arınmanıza yardımcı olacak, huzurlu ve konforlu bir yaşam alanı’’ sunuyor… Gelir düzeyindeki dengesizlik, tüketim toplumunun acımasızlığı, hukuk sistemindeki düzensizlikler, eğitim düzeyindeki düşüş, güvensiz bir kentlerin oluşmasına neden olmaktadır. Rezidanslar bu bağlamda kapıdaki valesinden, resepsiyon görevlilerine, otopark girişlerindeki güvenlik görevlilerine kadar, ayrıcalıklı olma eğilimindeki kentliye diğerlerinden daha güvende olmayı vaat etmektedirler.


Günümüzde iş yaşamı artık global boyutlarda... Yoğun bir tempo ve sürekli seyahat etmeyi gerektiriyor. Bu yoğunluğu yaşayan iş adamları ise, yaşadıkları mekanlarda gerek kişisel, gerekse işleriyle ilgili ihtiyaçlarına kolayca ulaşabilmek arzusundalar... Ev ve iş yeri arasındaki mesafeyi en aza indirecek, evin sorumluluğunu üzerinden alacak,prestijli yaşam alanları… Her şeyin bilgisayarla takip edildiği, akıllı binaların içindeki bu daireler sorumluluk gerektirmeyen bir yaşam vaat ediyor ve vaadini de yerine getiriyor. Çünkü evinizin tüm ihtiyaçları sizin adınıza başkaları tarafından karşılanıyor. Mesela musluğunuz bozulduğunda muslukçu bulmak görevi size düşmüyor. Yangın tehlikesi ile karşı karşıya kalındığında otomatik olarak her şey kilitleniyor. Giriş ve çıkışlar kameralarla kontrol ediliyor.

‘’Pusula bünyesindeki "Asistan Hizmetleri" sayesinde sosyal hayatınızı zenginleştirecek her türlü bilgi, öneri ve organizasyona çok kolay ulaşabilirsiniz. Seyahat planlarından kültür sanat etkinliklerine, dünya kentlerinin lezzet durağı haritalarından sağlıklı yaşam merkezlerine, özel alışveriş turlarından dünyanın bir ucundaki festivallere aklınıza gelebilecek her konuda bilgi ve öneri alabilir, sizin adınıza rezervasyon ve organizasyon yapılmasını isteyebilirsiniz. Hem de aklınıza geldiği anda. İsterseniz şimdiden yapmak istediklerinizin bir listesini çıkarmaya başlayın.’’

‘’Dumankaya Asistan kapsamında, Dumankaya ailesine katıldığınız andan itibaren dairenizin tesliminden 1 yıl sonrasına kadar Organizasyonel Hizmetlerden yararlanabilirsiniz:

Tatil bilet rezervasyonu

Restaurant rezervasyonu

Tiyatro, sinema, konser bilet rezervasyonu

Araç muayenesi yaptırılması

Emlak beyanı ve benzeri resmi dairelerde takip işlemleri

Trafik kaza tutanak hizmetleri

Hediye ve çiçek gönderimi

İndirimli VIP transfer hizmetleri

İndirimli araç kiralama

Eve indirimli doktor gönderilmesi ( İstanbul )

İndirimli check-up

Eve her türlü tıbbi destek ( İstanbul )

Yeni doğan bebek bakım hizmetleri

Her türlü kurye hizmetler

Eve 7/24 ilaç gönderimi

Gıda/market alışverişi

İçme suyu servisi

Teknik servis

Ev temizliği hizmetleri

Kuru temizleme

Halı yıkama

Çilingir

Boya Badana

Evcil hayvan pansiyonu

Oto yıkama

Ev taşıma…’’

Topraktan ve doğadan kopan kentli, zamanla doğaya dönme eğilimine giriyor ancak rezidanslar, kentlinin bu ihtiyacını da düşünmüş ve çatı ve balkonlarda getirdiği yeşil alan çözümlemeleriyle, içinde yeşil alan barındıran projelerle, birkaç m2 yeşillikle doğal hayata döndüğünü düşünen kentli için bir tercih sebebi daha olmuştur.



Geleneksel kent dokusunda aidiyet, dayanışma, topluluk olma bilincinin karşısında, sermayenin ve kapitalist sistemin kentlerdeki yansımasının, ayrıştırdığı bütün toplumsal sınıflara aşıladığı kente ve topluma yabancılaşma eğilimi karşımıza çıkmaktadır. Kentsel yapılaşma biçiminin, toplumsal-yerel dinamiklerin belirlediği yoğunlukta gelişmesi, insanların yaşam çevresindeki toplumsal ilişkilerini olumlu yönde etkiler. Yüksek yoğunluklu kent dokusuna karşın geleneksel kent dokusuna bakıldığında, aidiyet duygusunun oluşmasını sağlayan bu yapılaşma şeklinin getirdiği mahalle algısının önemi anlaşılacaktır. Mahalle algısı, sınırlı, güvenilir ve bilindik bir çevre betimler. Kentin dağılarak büyümesi ve sınırlarının belirsizleşmesi, yaşam alanlarının birbirinden kopması yabancılaşmayı-ötekileşmeyi beraberinde getirir. Geçmiş birikimin geleceğin yaratılmasında en önemli kaynak olarak değerlendirilmesi yaşamsal bir zorunluluktur. Kişilikli bir toplum olarak gelişebilmek için ulusların kültürel kimliklerini yeni yaşam çevreleriyle entegre etmeleri önem kazanmaktadır. Mimarlıkta ve şehircilikte ulusal ve tarihsel değerleri dikkate almadan gerçekleştirilen modern oluşumlar toplumda yabancılaşmayı süratlendirmekte, birbiriyle hiçbir mekânda karşılaşmayan kesimler yaratmaktadır. Farklı kültürlerin kültürel mirasını, aynı dikkat ve saygınlık içinde korumak, globalleşen dünyada barış ve kardeşlik duygularının kökleşmesini sağlayacak, hem de farklı kültürlerin birbirlerine olan etkileşimi ile zengin ve çok renkli bir kültür mozağinin gelişmesinde itici bir güç oluşturacaktır.

Kaynakça

Tmmob konut kurultayı 22-23 aralık 2003

http://www.womenist.net/tr/p-3039/yasam/rezidans_da_yasam.html

http://www.evkultur.com/mimarlik/konutcevresi/konutcevresi.htm

http://www.evkultur.com/mimarlik/konutcevresi/konutcevresi.htm

http://www.megaronjournal.com/tr/?page=published&ID=13

Tüketim Odaklı Mimarlığın Son Yıllardaki Yeni Ürünleri: Rezidanslar; Uygar YÜKSEL,M. Tolga AKBULUT

SINIFSAL FARKLILIKLAR BAĞLAMINDA ASEPTİK MEKANLARIN TEMSİLİ: KONUT REKLAMLARI ÖRNEĞİ;

Polat S. ALPMAN,Göksel GÖKE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Türkiye Kentlerinde El Koyarak Birikim

Yusuf Ekici 2008 yılında  ortaya çıkan kapitalist krizin etkileri gün geçtikçe artıyor.  Krizin ortaya çıktığı dönemde, Türkiye’de yet...